Tarlada Yüzenler / Swimmers In The Field
solo exhibition

x-ist

Istanbul
September 2015

photo by Mesut Güvenli







"... Some of you might remember that Ceren sowed the seeds of her first lines on the wooden floors of a building soon to be torn down due the damages inflicted upon it during a subway construction. That building was demolished long time ago, and its ruins remaining so many years in that colossal field that we call Istanbul have risen in a new form now in the midst of the city. Meanwhile, Ceren's seeds sown together with these ruins kept coming back to life in new and different forms all throughout these years. Yet, still we do not need a metaphor here as I am talking about an event with ultimately objective, political, sociological and historical parameters so that we do not need to sigh and despair with nostalgic and self-pitiful remarks: "Oh Istanbul, the great Istanbul, what happened to you!" In fact, seeds similar to Ceren's have always been sown in these lands by people like Abidin Dino, Cihat Burak, Aliye Berger, and Byzantinian icon painters. This is a field where lines swim around without sinking yet with roots reaching far down in the bottoms. Call them rhizomes, if you like, or radicles, but this is a field that is comprised of a particular swimming style in which are blended together all the possible and compossible lines encapsulated within various seeds of different shapes and colours. Therefore, the swimmers of this field are not contained in a linear historical line, they do not que up in a line of tradition, yet they exist in as much as they continue to swim "

"...Hatırlayanlar bilir Ceren ilk çizgilerini metro inşaatı yüzünden hasar gördüğü için yıkılacak olan bir apartmanın ahşap döşemelerine ekmişti. O bina çoktan yıkıldı, yıllar boyunca İstanbul dediğimiz o kocaman tarlanın içinde gömülü kaldı ve ardından tekrar yükseldi. Bütün bunlar olurken aradan yıllar geçti ve zaman içinde tarlaya ekilen tohumlar başka başka formlar halinde sürekli karşımıza çıktı. Durun, durun, burada hiç metafora ihtiyacımız yok, son derece nesnel, siyasi, sosyolojik, tarihsel parametreleri olan bir olaydan bahsediyorum ve öyleyse hiç de nostaljik bir havaya kapılarak, ah İstanbul vah İstanbul dememize gerek yok. Aslında Ceren'in ektiğine benzer tohumlar bu coğrafyada hep ekildi, kimler geldi kimler geçmedi bu topraklardan. Ne Abidin Dino'lar ne Cihat Burak'lar, ne Aliye Berger'ler ne Bizanslı ikonacılar. İşte bu hala batmadan su yüzünde kalarak ama kökleri de bir o kadar derinlere giden çizgilerin yüzdüğü bir tarla bu, dilerseniz rizomatik kökler deyin, dilerseniz köksapların yüzdüğü bir tarla ama işte irili ufaklı her türlü tohumun, tohum denen şeyin barındırdığı çizgiselliklerin harmanlandığı bir yüzme stilinden oluşan bir tarla. O yüzden lineer bir tarihte yer almıyor bu yüzücüler, gelenek kuyruğuna girmiyorlar ama sadece tarlada yüzdükleri kadar varlar. "   

Zafer Aracagök
july 2015, Galata

























Projection/ Gösterim, 2015




Rüya3/ Dream3, 2015




Sabah-Öğle-Akşam/ Morning-Noon-Evening, 2015



İstanbul Kavurma/ Istanbul Roast, 2015



"Ücra" serisinden/ from the Series "Remote", 2015



"Ücra" serisinden/ from the Series "Remote", 2015




Tarlada Yüzenler/ Swimmers In The Field, photo-gravure, 2010











..................................................                      ....     .            ......   .. .. . ........... .. ........

cerenoykut@gmail.com